Kuşkusuz hayat baştan sona bir sınavdır insanlar için. İnsana
lütfedilen şeyler, sahip olunan imkânlar hepsi bu sınavın bir
parçasıdır. Bu bağlamda internet/sanal ortam da bir sınavdır.
Günümüzde internet pek çok yönü ile hayatı kolaylaştıran, uzakları
yakınlaştıran, kişileri buluşturan, ortak sohbet ve yazışma imkânları
oluşturan, sanal buluşma sağlayan bir araç konumundadır. Sanal ortam
çoğu insanın kullandığı bir gerçekliktir. İnternetin ve sanal ortamın
yaygın kullanımı beraberinde pek çok sorunu da getirmektedir.
Kişi veya kişiler sanal ortamda da gerçek hayatta da her zaman sorumluluklarını
bilmek ve buna göre davranmak zorundadırlar. İyi, kötü,
sevap günah, helal haram, doğru yanlış, güzel, çirkin mefhumları hakikatte
de sanal ortamda da geçerlidir.
Nasıl ki mümin hayatının her
anında kul ise başta yaratıcısı, aile, akraba, komşu, çevre ve tüm insanlara
karşı sorumlulukları varsa bu hakikat sanal ortamda-internet ortamında
da caridir ve bu sorumluluklarını müdrik olmak, İslam ahlakından
ayrılmamak durumundadır. Doğruluk, istikamet üzere bulunmak
Diyanet Aylık Dergi • Kasım 2014 • sayı 287 49
sorumluluğumuzdur. Dinimiz Müslümanın
her türlü sahtecilikten uzak davranmasını öngörür.
Her türlü gösterişten, ikiyüzlülükten,
olduğundan farklı görünmekten sakınmak sanal
ortam için de geçerlidir. Müslüman sözü,
özü, beyanı, yazısı, mesajıyla her zaman doğru
olmalı, yalandan kaçınmalı, insanlara güven
ve emniyet telkin etmelidir. Mümin dilinden
ve elinden diğer insanların selamet ve
emniyette olduğu kimsedir. Bu özelliklerimiz
sanal ortam için de geçerli olmak durumundadır.
Hassaten sanal ortamın kişinin nefsiyle
baş başa kalmasından dolayı günaha ve
harama karşı daha müsait hâle gelebildiği de
bir gerçekliktir. Bu durum bazı kişileri sanal
ortamda haram şeyler yapmaya sevk edebilmektedir.
Müslüman “gözler onu idrak edemez/göremez
ama O (Allah) ki bütün gözleri
bilir/görür” hakikatini unutmaz. Sanal ortamı
kullanırken de bu gerçeğin farkındadır. “Ben
Allah’ı göremesem de O beni görüyor” bilinciyle
hareket eder. Yazıcı meleklerin faal olduğunun
idrakindedir. Zerre kadar iyiliğin/
sevabın da zerre kadar kötülük ve günahın da
kaydedildiği bilinciyle davranır ve haramdan
sakınmaya çalışır. Nasıl ki sanal ortamda yazılan,
yapılan şeyler kaybolmuyor bir şekilde
kaydediliyor veya erbabınca ulaşılabiliyorsa
dünya hayatında sanal ve gerçek her şey kayda
geçirilmektedir. Kişiye yarın ahirette “oku bakalım
kitabını” denileceği Kur’ani bir hakikat
ve çarpıcı bir beyan olarak belleklerimizden
çıkmamalıdır.
Kadını ve erkeğiyle internet kullanmak insanlar
için elbette tabii bir haktır. Ancak bu
konuda hayat ölçülerimizi muhafaza etmek
durumundayız. Müslümanın hayatında helal
dairede hareket etmek, iffetini korumak,
çirkin söz ve eylemlerden/ haramlardan uzaklaşmak,
kul haklarına, tesettüre, edebe riayet
etmek, kısacası İslam ahlak ve adabı üzere
yani sünnete göre yaşamak önem arz eder. Bu
ölçüler sanal ortamda da uymamız gereken
ve taviz verilmemesi gereken ölçülerimizdir.
Müslüman için gerçek hayatta kadın erkek
ilişkilerinin nasıl olması gerektiği belirtilmiş
ise bu durum sanal ortam için de aynı şekildedir.
Temel ölçü helal, haram duyarlığı ile
hareket etmek, edep, iffet ve hayâdan taviz
vermemektir.
Gerçek hayattaki helal haram kavramı sanal
ortam için de geçerlidir. Gerçek hayatta gayrı
meşru olan bir şey sanal ortam için de gayrimeşrudur.
Ortamın sanal olması haramı, gayrimeşru
ilişkiyi, günahı, müstehcenliği, haram
ticareti, aldatmayı, ihtikârı, hırsızlığı, sahteciliği,
kumarı helal kılamaz. Kişi sanal ortamda
bulunduğu esnada nefse, heva ve heveslerine
mağlup olmamalı, bu alandaki tuzaklara karşı
çok dikkat edilmelidir. Kendini olduğundan
farklı göstermek, hakikatin hilafına hareket
etmek, yalan ve kötü söz söylemek, küfür ve
iftira insanların sakınması gereken şeylerin
başında gelir. Birey, aile ve toplum olarak
günümüzde sanal ortamla ilgili karşı karşıya
kalınabilecek tehlikelerden birisi de müstehcenlik
ve sürekli öne çıkarılan cinselliktir. Bu
tehlikeye karşı dikkat edilmelidir. Haramlardan
uzak kalmak için Allah’a dua ve ibadet
edilmeli, daha faydalı işlerle meşgul olunmalı
ve arkadaş çevresi buna göre oluşturulmalıdır.
Ayrıca bunlardan uzak kalmak için mümkün
olduğunca bu tip içerikleri barındıran sitelere
girilmemeli, bu tip videolar izlenmemelidir.
Bilinçli bir internet kullanıcısı olarak aile ve
çocuk filtreleri de kullanılabilir.
Kadın erkek ilişkileri, sanalda olsa İslam’ın
koyduğu sınırlar ve iffet kuralları çerçevesinde
kalmalıdır. Bu doğrultuda, zina yasaklandığı
gibi, zinaya yol açan şeyler de yasaklanmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü
o son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir
İyi, kötü, sevap günah, helal
haram, doğru yanlış, güzel,
çirkin mefhumları hakikatte
de sanal ortamda da geçerlidir.
50 Diyanet Aylık Dergi • Kasım 2014 • sayı 287
yoldur.” (İsra, 17/32.) “İnanan erkeklere söyle,
gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler
ve iffetlerini korusunlar; temiz ve erdemli kalmaları
bakımından en uygun davranışları budur.
Şüphesiz Allah onların (iyi ya da kötü)
işledikleri her şeyden haberdardır.” “Mümin
kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar,
ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi)
görünen kısımlar müstesna, ziynet(yer)lerini
göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine
kadar salsınlar. Ziynetlerini, kocalarından
yahut babalarından yahut kocalarının babalarından
yahut oğullarından yahut üvey oğullarından
yahut erkek kardeşlerinden yahut
erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız
kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman
kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden
yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut
da henüz kadınların mahrem yerlerine
vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına
göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilinsin
diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler,
hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”
(Nur, 24/30-31.); buyrulmaktadır. Bu ayet
müminlerin cinsel arzularını nikâhlı eşleri dı-
şında bir başkasıyla gideremeyeceklerini ifade
eden ayet (Mü’minun, 23/4-5.), müminlerin,
karşı cinsle olan ilişkilerinin sınırlarını açık
ve net bir şekilde belirlemiştir. Ayrıca ayette
geçen “gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler”
ifadesi açıkça fiziksel sakınmayı emretmekle
birlikte duygusal sakınmaya da işaret
etmektedir. Zinaya götüren bu hususların yanısıra
zinaya zemin hazırlayıcı nitelikteki resim
ve filmleri seyretmek de gerçek hayatta da
sanal ortamda da dinen caiz değildir.
İslami hüküm ve ahlaki kurallara uygun olmak
kaydıyla, erkek ile kadınların konuşmalarında,
telefon, bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla irtibat
kurmalarında sakınca yoktur. İslam kadınların
sosyal hayatta aktif rol almasını, eğitim,
ticaret, iş hayatına katılmasını reddetmemiş,
yasaklamamıştır. Bunun tabii sonucu olarak
da, kadınların tanıdığı veya tanımadığı kişilerle
konuşması tabiidir. Ancak bunda dinin
ve toplumun hoş karışılamadığı davranışlardan
kaçınılmalıdır.
İnternet sebebiyle boşanmaların arttığı, yuvaların
yıkıldığı, bir vakıadır. Bazı araştırmalarda
boşanmak isteyen 10 çiftten 7’sinin boşanma
sebebi olarak birbirlerinden bulamadığı
ilgiyi sanal âlemdeki ne olduğu belli olmayan
ilişkilerden bulduğunu zannederek yuvalarını
dağıtmaları göstermektedir.
Eşlerin birbirlerinin tasvip etmediği davranışlarda
bulunması elbette doğru değildir.
Bu tür davranışlar karşılıklı sadakati zedeler
ve aile yuvasının zarar görmesine sebep olur.
Kişinin mahremiyetini sanal ortamda başkalarına
ifşa etmesi bunu başkalarıyla paylaşması,
dinen uygun değildir. Eşler birbirleri için her
türlü çirkinliğe ve harama karşı birer örtü konumundadırlar.
Eşler arasında meveddet, sevgi,
ilgi ve yakınlık ilahî bir ihsan ve lütuftur.
Eşler birbirlerinin haklarına saygı göstermeli,
birbirlerine ilgisiz kalmamalı, hanelerine
sevgi hâkim olmalıdır. Gönül huzuru, aranı-
lan mutluluk, itminan; haramda ve gayrimeş-
ru şeylerde değil, ancak helal daire içerisinde
mümkündür. Eşler bunu bilerek davranmalı,
gerçek aile mutluluğunu sanal ortamda, haram
şeylerde değil; birbirlerinde bulabileceklerini
unutmamalıdırlar. Kısacası ölçü olarak söylenilecek
husus; sanal ortamda da helal-haram
duyarlılığı ile hareket etmek, Müslüman şahsiyeti,
iffeti, haya ve sorumluluğundan ödün
vermemektir.
Yazar: Dr. Bahattin Akbaş
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder